19 Kasım 2017 Pazar

BALKAN ÜLKELERİ GEZİ GÜNLÜĞÜ: YUNANİSTAN - Alattin Engin

BALKAN ÜLKELERİ GEZİ GÜNLÜĞÜ

Balkan turu gezi güzergahımız

Uzun zamandan beri  balkan turuna çıkmayı arzu ediyordum.Yıllarca Osmanlının hüküm sürdüğü bu coğrafyayı, görmek ve tanımak istiyordum. Bu konudaki düşüncemde oğlum Furkan’nın da büyük etkisi oldu. Osmanlı coğrafyasını kapsayan seyahatleri sırasında balkanlarla ilgili anlattıkları, çektiği fotoğraflar merakımı uyandırmıştı. 2012 yılında Bosna’ya yaptığımız 4 günlük  gezi sırasında gördüklerim ve göremediklerim de  bende o bölgeye tekrar gitme isteği oluşturmuştu.
Eşim, büyük dedelerinin Bosna’dan geldiğini söyler. Oraları görmeyi arzu ettiğini ifade ederdi.
Ben de “İnşallah bir gün hep birlikte gideriz” diyordum. Düşüncemiz, aile olarak oraları gezmek, görmekti.

Bir gün üyesi olduğum Eğitim Bir-Sen’den mesaj geldi. 04-12 ağustos 2017 tarihleri arasında üyeleri için Büyük Balkan Turu organize ettikleri, katılmak isteyenlerin verilen telefon numarasını aramaları isteniyordu.

Evde eşim, Kızım ve üç aylık torunumuz Sidre vardı. Ben bu mesajdan bahsedince kızım: “baba bu fırsatı kaçırmayın” dedi. Eşim zaten istekliydi. Sendikadan bu organizasyonun sorumlusu Ahmet ARICAN’ı arayıp gezi ile ilgili bilgi aldım. Sabah kahvaltısı, akşam yemeği, konaklama ve ulaşım dahil kişi başı  375 Euro olduğunu söyledi. “Eğer gitmeyi düşünüyorsan acele et, kontenjan dolmak üzere” dedi. O bölgeleri iyi bilen oğlum Furkan’ı aradım ve şartlarını söyledim. “Baba çok iyiymiş hiç düşünme hemen müracaat et” dedi. Ben de arayıp ismimizi yazdırdım.

Pasaportlarımızın süresi dolmuştu. Onları yeniletmemiz gerekiyordu. Önce o işleri hallettik ve hazırlıklara başladık. O konuda Furkan çok tecrübeli olduğundan gideceğimiz yerlerin durumu ve seyahat için yanımıza almamız gereken eşya hakkında bilgiler verdi. Kendi tecrübelerimizi de katarak bir liste oluşturduk. Listede neler yoktu ki;
  ·Pasaportlar,
  ·İzin belgeleri (çalıştığımız kurumdan)
  ·Kimlikler
  ·Terlikler
  ·Havlular
  ·Şemsiyeler
  ·Diş fırçaları
  ·İlkyardım çatması (gazlı bez,yara bandı, pamuk, batikon, makas…)
  ·İlaçlar (soğuk algınlığı ilacı, mide ilacı, ishal ilacı, ağrı kesici ve ateş düşürücü, bulantı ilacı, pişik kremi, güneş kremi, sinek kovucu losyon, böcek ısırmalarına karşı merhem, kolonya…)
  ·Kullandığımız ilaçlar
  ·Gümrükte sıkıntı çıkarsa diye ilaçlarla ilgili reçeteler. (Aile hekiminden onaylı)
  ·Kağıt havlu, Islak havlu, Islak mendil
  ·Gözlükler
  ·Şapka
  ·İğne-iplik
  ·Sabun
  ·Tırnak çakısı
  ·Çakı/bıçak
  ·Seccade
  ·Traş makinesi
  ·Fotoğraf makinesi
  ·Telefon ve şarj cihazları
  ·Taşınabilir şarj aleti
  ·Yedek batarya
  ·Yedek SD kart
  ·Flaş bellek
  ·Yiyecek, içecek, kuruyemiş
  ·Çamaşırlar, mont…
  ·Yedek ayakkabı
  ·Dövizlerimiz
  ·Okumak için o yöreleri anlatan kitap, yazmak için ajanda, kalem...

Liste doğrultusunda eksik eşyalarımızı temin ettik hazırlıklarımızı tamamladık, gideceğimiz günü sabırsızlıkla beklemeye başladık.

Furkan gideceğimiz güzergahın haritasını gönderdi. Ben gideceğimiz yerleri ve kalacağımız yerleri harita üzerinde işaretledim. Gezi güzergahındaki devletler, şehirler ve mekanlar hakkında araştırmalarıma başladım.Çanakkale’de bulabildiğim kitaplardan Haluk DURSUN’un “Nilden Tunaya Osmanlı“  kitabını aldım. Balkanlarla ilgili gezi notlarını okudum. Ayrıca internette bulabildiğim yazıları okudum .

Gideceğim yerler hakkında önceden bilgi edinmek, oralarla ilgili yazılmış kitap ve makaleleri okumak, seyahat rehberlerini incelemek adetimdir. Bunun çok faydasını gördüm. Kendim de gittiğim yerlerle ilgili notlar tutar , fotoğraflar çekerim.Bu defa da aynı şeyleri yapmayı planlıyorum. Tabii Allah nasip ederse. Biz bir plan yapıyoruz ama İlahi planı bilmiyoruz. Onun için “İNŞALLAH” diyoruz.

04.08.2017 Cuma günü saat 20.00’da Çanakkale 18 Mart Stadyumundan Granikos Tur Şirketi ile hareket ediyoruz. 46 yolcu, 2 kaptan, 1 Rehber, 1 Rehber yardımcısı görevli olmak üzere 50 kişi.

Rehberimiz: İzzet YILDIZ
Otobüs Görevlisi :Sezer Bey
1. Kaptan: Nusret Bey
2. Kaptan: Arif Bey
Lapseki- Çardak üzerinden feribotla Gelibolu’ya geçiyoruz. Rehberimiz İzzet Bey Tur hakkında  bilgi veriyor.  Saat 23.40 gibi İpsala sınır kapısına geliyoruz. Kapıda hiç araç gözükmüyor. Otobüsten inip tek tek pasaportlarımızı  verip geçiyoruz. Orada mescide gidip yatsı namazlarımızı kılıyoruz.  Çok beklemeden 00.20 gibi tekrar otobüsümüze biniyoruz. 01.00 da Türkiye ile Yunanistan arasında  Meriç nehrinin bir kolu üzerinde olan köprüden  geçiyoruz. Köprünün bir ucunda Türk askerleri, diğer ucunda Yunan askerleri. Köprünün korkulukları kırmızı . Bu hala bizim Türkiye topraklarında olduğumuzu gösteriyor. Yunan gümrüğüne yaklaştığımızda, otobüsümüzün tekerlekleri bir su birikintisinin içinden geçiyor. Rehberimiz suyun ilaçlı olduğunu, Avrupa Birliği topraklarına girdiğimiz için otobüsümüzün dezenfekte edildiğini söylüyor. Bu dezenfekte işinden dolayı ileride gümrükte 45 euro para ödeniyor.

Yunan gümrüğüne vardığımızda Kaptan ve rehberimiz gümrük gişesine gidiyorlar. Pasaportlar toplanacak mı , yoksa herkes yine kendisi mi verecek… Az sonra  muavin gelip pasaportlarımızı toplayıp götürüyor.

Pasaport kontrolünde  1-2 nolu koltuklarda oturan Abdullah Bey ve eşi, daha önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gittikleri ve pasaportlarına damga vurulduğu için (KKTC’ye kimlikle gidiliyor. Pasaportlara değil, ayrıca düzenlenen bir belgeye damga vurulması gerekirmiş) Yunanistan’a girişlerine izin verilmiyor. Çünkü Yunanistan KKTC’yi tanımıyor. Abdullah bey ve eşi İstanbul’a gidip, biz Yunanistan’dan çıktıktan sonra uçakla gelip bize katılmak üzere İstanbul’a giden bir otobüse binip  oradan ayrılıyorlar. Tabii bu durum bizi üzüyor. Ama yapılacak bir şey yok. 

YUNANİSTAN

Saat: 02.00 gibi Yunan gümrüğünden hareket ediyoruz. Artık Yunan topraklarındayız. Yol güzergahında Dedeağaç, Gümülcine ve İskeçe var ama gece olduğu için buraları göremiyoruz.

Kavalaya yaklaşık  10 km. mesafedeki bir dinlenme tesisinde mola veriyoruz. Orada götürdüğümüz  şeylerle kahvaltımızı yapıyoruz. Türk usulü demleme çay içiyoruz. Çaylar bedava. Biz de buna karşılık Kavala kurabiyesi alıyoruz. Yarım kg’lık kutu 5 euro. Yaklaşık 1,5 saat kadar orada kalıyoruz. Sabah namazımızı da orada çimlerin üstünde kılıp, saat 06.00 gibi Kavala’ya hareket ediyoruz.

05.08.2017 Cumartesi. İlk ziyaret ettiğimiz yer Kavala oluyor.Rehberimiz İzzet Bey Kavala hakkında bilgi veriyor.Kışın nüfusunun 15.000 civarında olduğunu, yazın ise şehrin nüfusunun 70. 000’i bulduğunu söylüyor. Burasının Mısır valisi Mehmet Ali Paşanın memleketi olduğunu, hem memleketine hem de Mısır’a medrese ve cami yaptırdığını biliyoruz. Şehre girerken uzaktan kale ve su kemeri  dikkatimizi çekiyor. Tıpkı İstanbul- Fatihteki su kemeri gibi.

Kavala su kemeri

Kemerin altından geçip, deniz kenarına geliyoruz. Orada otobüsümüzden inip sabahın erken saatlerinde şehir turuna başlıyoruz. Önce Pargalı İbrahim Paşa Camiini görüyoruz. Caminin minaresi yıkılmış yerine çan kulesi yapılmış ve üstüne de bir haç yerleştirilmiş.

Eski İbrahim Paşa Camii ( Şimdi kilise olarak kullanılıyor)

Oradan Kavala’lı M.Ali paşa Medresesine gidiyoruz.Orası da Hotel olmuş.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa Medresesinin yoldan görünüşü
Kavalalı Mehmet Ali Paşa Medresesinin yoldan görünüşü

Biraz daha yukarıya çıkıyoruz. Orada Mehmet Ali Paşa’nın at üstünde  heykeli, yanı başında da evi. Evi dışarıdan görüp sadece fotoğrafını alabiliyoruz.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın heykeli 
Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Evi 
 Heykelin az ilerisinde tepenin üstünde  görkemli bir kilise.

Kilise

Oradan yine geldiğimiz yoldan  şehir merkezine, otobüsümüzün yanına iniyoruz. Rehberimiz  bayırda yüksek bir binanın duvarına çizilmiş Kıbrıs haritasına dikkatimizi çekiyor . Türk kısmı, kırmızıya boyanmış.

KKTC'nin Kan Kırmızısı Olduğu Kıbrıs Haritası
Bize göre onun sol tarafındaki yine yüksek bir binanın duvarında bir çift ağlayan göz. Göz yaşları kıpkırmızı.

Kan ağlayan göz

Rehberimiz bunun yunanlıların Kıbrıs Barış Harekatından dolayı  akıttıkları göz yaşlarını ve kanı simgelediğini söylüyor. Kıbrıs barış harekatında Rum askerlerine, Kavala’dan 20 kişi katılmış ve orada ölmüş. İşte bu göz yaşları onlar içinmiş!
Orada bir müddet bekleyip fotoğraflar çekiyoruz.

Kavala limanının sabah görüntüsü

Sonra otobüsümüze binip hareket ediyoruz.Şehrin içinde bir tur atıyoruz. Geçerken bir Pazar yeri görüyoruz. Tıpkı bizim pazar yerleri gibi çadırlar kurulmuş, tezgahlara sebzeler, meyveler yerleştirilmiş, müşteriler bekleniyor.  Rehberimizin dediğine göre pazar öğlede bitermiş.

Saat 07.00 da Selanik’e gitmek üzere Kavala’dan ayrılıyoruz. Hastanenin bulunduğu tepeden bir kez daha  kavala’ya bakıyoruz. Yeni doğan güneş şehri aydınlatmaya başlamış. Deniz gümüş gibi parlıyor. Koyda tekneler , kayıklar, yatlar. Harika bir manzara ve şirin bir kasaba.
 Yol kenarında bir şapel (küçük kilise )görüyoruz. Rehberiniz, Rüyasında ölen yakınlarını gören hristiyanların böyle şapeller yaptırdıklarını söylüyor. Kaza yapıp ölen kişiler için, kaza yaptıkları yere de böyle şapeller yaptırırlarmış.

İpsala sınır kapısından beri takip ettiğimiz Egnasia  otoyoluna çıkıyoruz. Deniz kenarları bizim Ege kenarları gibi girintili çıkıntılı. Sahile yakın küçük adacıklar dikkatimizi çekiyor.

Kavala açıklarında otobüsten görülen bir adacık

Sahil boyunca yerleşim yerleri, ve zeytin ağaçları var. İç kısımlara doğru dağların etekleri  bodur bitki örtüsü ile kaplı. Dağların tepelerinde ise ağaç yok.

Yol boyunca mısır  ve ayçiçeği tarlaları dikkatimizi çekiyor. Dağlardan tünellerle geçiliyor.

Yaklaşık  2 saatlik bir yolculuktan sonra Selânik’e geliyoruz.

SELANİK (Thessaloniki), 1.380.000 nüfuslu büyük bir şehir. Selanik ve Langada bölgelerinden oluşuyor. İsmini büyük İskender’in kız kardeşinden alıyor. Saat 08.40 gibi şehre giriş yapıyoruz.

Ayadimitri caddesinde yürüyoruz. Caddenin üzerinde Ayadimitros kilisesi olduğu için cadde bu ismi almış. Bu,Selanik şehrinin en büyük Ortodoks  kilisesi. Roma kalıntıları üzerine kurulmuş. Aya dimitros Romalıların öldürdüğü Ortodoks bir papazmış.
Sahile iniyoruz.Oradan yürüyerek Beyaz Kuleye gidiyoruz.

Beyaz Kule
Beyaz Kule 1535 yılında Osmanlılar tarafından yapılmış, 30 m. yüksekliğinde , altı katlı bir kule. Osmanlı döneminde zindan olarak da kullanılan Beyaz Kuleye girmek istiyoruz. Giriş 4 euro. Kuleye çıkıyoruz. Her katında antik eşyalar sergileniyor. Görevliler Türkçe, biz de İngilizce iyi bilmediğimiz için,  Ahmet DOKUZ  aşağıdan Türkçe anlatım yapan cihazlardan birkaç tane getiriyor. O cihazlar vasıtasıyla katlarda sergilenen  eşyalar ve hangi dönemlere ait oldukları hakkında bilgi alıyoruz. En üst kata çıkıyoruz. Üst kattaki terastan  Selanik şehri ve Ege denizi harika görünüyor.

Beyaz kulenin yakından görünüşü

Beyaz Kulenin terasından Ege Denizinin görünüşü

Zamanımız dar olduğu için çok fazla oyalanmadan iniyoruz.Sahilde biraz daha yürüyünce Deniz kenarında parkın ortasında Büyük İskenderin heykelini görüyoruz. Heykelin arkasında mızraklar … Rehberimizin söylediğine göre Büyük İskender savaşta 6 m. Uzunluğunda mızraklar kullanırmış. Sembolik olarak o mızraklar oraya onun için konulmuş.

Büyük İskender'in heykeli

Oradan otobüsümüze binip Atatürk’ün doğduğu eve gidiyoruz. O günkü adresi Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane caddesi iken bugün, Apostolou Pavlu Caddesi, No: 17 olmuş.  Selanik Başkonsolosluğu ile aynı yerleşkenin bir parçası olduğu için Türkiye cumhuriyeti toprağı sayılmaktadır. Ev Atatürk’ün naşının Etnografya müzesinden Anıtkabire taşındığı tarih olan 10 Kasım 1953 de ziyarete açılmış,  Dolmabahçe Sarayı Ve Topkapı Sarayındaki Atatürk’e ait bazı eşyalar seçilerek gönderilmiş, bugün onlar sergilenmekte. Evin önünde bahçede bir nar ağacı var. Bu ağaç Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi tarafından dikilmiş.

Atatürk Evi’nin tabelası 
“Türkiye Cumhuriyeti Reis-i Cumhur  Gazi Mustafa Kemal”
Atatürk Evi bahçesindeki Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin diktiği nar ağacı

                                                                
Evin İçinden ve dışından birkaç kare fotoğraf alıp, saat 11.00 gibi evden ayrılıyoruz.
 

Atatürk Evi’nin bahçesinden görünüşü
Atatürk Evi’nin içindeki bazı eşyalar

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın maketi
Atatürk maketleri
Atatürk Evi'nin yoldan görünüşü

Yine otobüsümüzle Selanik’te panaromik bir gezi yapıp, Makedonya’ya gitmek üzere ayrılıyoruz.


Selanik’ten Makedonya’ya giderken yolun iki tarafında çok sık elma ve şeftali bahçeleri görüyoruz. Her taraf yemyeşil, uçsuz bucaksız geniş ovalar görüyoruz. Sonra tüneller başlıyor, oldukça derin uçurumlar… Yerleşim yerlerinde bazı binalarda “APARTMANİ” yazıyor. Bunlar turistler için kiralık apart-odalar anlamına geliyormuş. Artık Yunanistan'a veda edip Makedonya'ya geçiyoruz.

0 yorum:

Yorum Gönder