BALKAN ÜLKELERİ GEZİ GÜNLÜĞÜ
Balkan turu gezi güzergahımız |
Uzun
zamandan beri balkan turuna çıkmayı arzu
ediyordum.Yıllarca Osmanlının hüküm sürdüğü bu coğrafyayı, görmek ve tanımak istiyordum. Bu konudaki düşüncemde
oğlum Furkan’nın da büyük etkisi oldu. Osmanlı coğrafyasını kapsayan
seyahatleri sırasında balkanlarla ilgili anlattıkları, çektiği fotoğraflar
merakımı uyandırmıştı. 2012 yılında Bosna’ya yaptığımız 4 günlük gezi sırasında gördüklerim ve göremediklerim de
bende o bölgeye tekrar gitme isteği oluşturmuştu.
Eşim, büyük dedelerinin Bosna’dan geldiğini söyler. Oraları görmeyi arzu ettiğini
ifade ederdi.
Ben de “İnşallah bir gün hep birlikte gideriz” diyordum.
Düşüncemiz, aile olarak oraları gezmek, görmekti.
Bir gün
üyesi olduğum Eğitim Bir-Sen’den mesaj geldi. 04-12 ağustos 2017 tarihleri
arasında üyeleri için Büyük Balkan Turu organize ettikleri, katılmak isteyenlerin
verilen telefon numarasını aramaları isteniyordu.
Evde eşim, Kızım ve
üç aylık torunumuz Sidre vardı. Ben bu mesajdan bahsedince kızım: “baba bu
fırsatı kaçırmayın” dedi. Eşim zaten istekliydi. Sendikadan bu organizasyonun
sorumlusu Ahmet ARICAN’ı arayıp gezi ile ilgili bilgi aldım. Sabah kahvaltısı,
akşam yemeği, konaklama ve ulaşım dahil kişi başı 375 Euro olduğunu söyledi. “Eğer gitmeyi
düşünüyorsan acele et, kontenjan dolmak üzere” dedi. O bölgeleri iyi bilen
oğlum Furkan’ı aradım ve şartlarını söyledim. “Baba çok iyiymiş hiç düşünme
hemen müracaat et” dedi. Ben de arayıp ismimizi yazdırdım.
Pasaportlarımızın
süresi dolmuştu. Onları yeniletmemiz gerekiyordu. Önce o işleri hallettik ve
hazırlıklara başladık. O konuda Furkan çok tecrübeli olduğundan gideceğimiz
yerlerin durumu ve seyahat için yanımıza almamız gereken eşya hakkında bilgiler verdi. Kendi tecrübelerimizi de katarak bir liste oluşturduk. Listede neler yoktu
ki;
·Pasaportlar,
·İzin belgeleri (çalıştığımız kurumdan)
·Kimlikler
·Terlikler
·Havlular
·Şemsiyeler
·Diş fırçaları
·İlkyardım çatması (gazlı bez,yara bandı, pamuk,
batikon, makas…)
·İlaçlar (soğuk algınlığı ilacı, mide ilacı,
ishal ilacı, ağrı kesici ve ateş düşürücü, bulantı ilacı, pişik kremi, güneş
kremi, sinek kovucu losyon, böcek ısırmalarına karşı merhem, kolonya…)
·Kullandığımız ilaçlar
·Gümrükte sıkıntı çıkarsa diye ilaçlarla ilgili
reçeteler. (Aile hekiminden onaylı)
·Kağıt havlu, Islak havlu, Islak mendil
·Gözlükler
·Şapka
·İğne-iplik
·Sabun
·Tırnak çakısı
·Çakı/bıçak
·Seccade
·Traş makinesi
·Fotoğraf makinesi
·Telefon ve şarj cihazları
·Taşınabilir şarj aleti
·Yedek batarya
·Yedek SD kart
·Flaş bellek
·Yiyecek, içecek, kuruyemiş
·Çamaşırlar, mont…
·Yedek ayakkabı
·Dövizlerimiz
·Okumak için o yöreleri anlatan kitap, yazmak için
ajanda, kalem...
Liste doğrultusunda eksik eşyalarımızı temin ettik
hazırlıklarımızı tamamladık, gideceğimiz günü sabırsızlıkla beklemeye başladık.
Furkan
gideceğimiz güzergahın haritasını gönderdi. Ben gideceğimiz
yerleri ve kalacağımız yerleri harita üzerinde işaretledim. Gezi güzergahındaki
devletler, şehirler ve mekanlar hakkında araştırmalarıma başladım.Çanakkale’de
bulabildiğim kitaplardan Haluk DURSUN’un “Nilden Tunaya Osmanlı“ kitabını aldım. Balkanlarla ilgili gezi
notlarını okudum. Ayrıca internette bulabildiğim yazıları okudum .
Gideceğim
yerler hakkında önceden bilgi edinmek, oralarla ilgili yazılmış kitap ve
makaleleri okumak, seyahat rehberlerini incelemek adetimdir. Bunun çok faydasını gördüm. Kendim de gittiğim
yerlerle ilgili notlar tutar , fotoğraflar çekerim.Bu defa da aynı şeyleri
yapmayı planlıyorum. Tabii Allah nasip ederse. Biz bir plan yapıyoruz ama İlahi
planı bilmiyoruz. Onun için “İNŞALLAH” diyoruz.
04.08.2017 Cuma günü saat 20.00’da Çanakkale 18 Mart
Stadyumundan Granikos Tur Şirketi ile hareket ediyoruz. 46 yolcu, 2 kaptan, 1
Rehber, 1 Rehber yardımcısı görevli olmak üzere 50 kişi.
Rehberimiz: İzzet YILDIZ
Otobüs Görevlisi :Sezer Bey
1. Kaptan: Nusret Bey
2. Kaptan: Arif Bey
Lapseki- Çardak üzerinden feribotla Gelibolu’ya geçiyoruz.
Rehberimiz İzzet Bey Tur hakkında bilgi
veriyor. Saat 23.40 gibi İpsala sınır
kapısına geliyoruz. Kapıda hiç araç gözükmüyor. Otobüsten inip tek tek
pasaportlarımızı verip geçiyoruz. Orada
mescide gidip yatsı namazlarımızı kılıyoruz.
Çok beklemeden 00.20 gibi tekrar otobüsümüze biniyoruz. 01.00 da Türkiye
ile Yunanistan arasında Meriç nehrinin
bir kolu üzerinde olan köprüden geçiyoruz. Köprünün bir ucunda Türk askerleri,
diğer ucunda Yunan askerleri. Köprünün korkulukları kırmızı . Bu hala bizim
Türkiye topraklarında olduğumuzu gösteriyor. Yunan gümrüğüne yaklaştığımızda, otobüsümüzün
tekerlekleri bir su birikintisinin içinden geçiyor. Rehberimiz suyun ilaçlı
olduğunu, Avrupa Birliği topraklarına girdiğimiz için otobüsümüzün dezenfekte
edildiğini söylüyor. Bu dezenfekte işinden dolayı ileride gümrükte 45 euro para
ödeniyor.
Yunan gümrüğüne vardığımızda Kaptan ve rehberimiz gümrük
gişesine gidiyorlar. Pasaportlar toplanacak mı , yoksa herkes yine kendisi mi
verecek… Az sonra muavin gelip
pasaportlarımızı toplayıp götürüyor.
Pasaport kontrolünde
1-2 nolu koltuklarda oturan Abdullah Bey ve eşi, daha önce Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetine gittikleri ve pasaportlarına damga vurulduğu için (KKTC’ye
kimlikle gidiliyor. Pasaportlara değil, ayrıca düzenlenen bir belgeye damga
vurulması gerekirmiş) Yunanistan’a girişlerine izin verilmiyor. Çünkü
Yunanistan KKTC’yi tanımıyor. Abdullah bey ve eşi İstanbul’a gidip, biz
Yunanistan’dan çıktıktan sonra uçakla gelip bize katılmak üzere İstanbul’a
giden bir otobüse binip oradan
ayrılıyorlar. Tabii bu durum bizi üzüyor. Ama yapılacak bir şey yok.
YUNANİSTAN
Saat:
02.00 gibi Yunan gümrüğünden hareket ediyoruz. Artık Yunan topraklarındayız.
Yol güzergahında Dedeağaç, Gümülcine ve İskeçe var ama gece olduğu için
buraları göremiyoruz.
Kavalaya
yaklaşık 10 km. mesafedeki bir dinlenme
tesisinde mola veriyoruz. Orada götürdüğümüz
şeylerle kahvaltımızı yapıyoruz. Türk usulü demleme çay içiyoruz. Çaylar
bedava. Biz de buna karşılık Kavala kurabiyesi alıyoruz. Yarım kg’lık kutu 5 euro. Yaklaşık 1,5 saat kadar orada kalıyoruz. Sabah namazımızı da orada
çimlerin üstünde kılıp, saat 06.00 gibi Kavala’ya hareket ediyoruz.
05.08.2017 Cumartesi. İlk ziyaret ettiğimiz yer Kavala
oluyor.Rehberimiz İzzet Bey Kavala hakkında bilgi veriyor.Kışın nüfusunun
15.000 civarında olduğunu, yazın ise şehrin nüfusunun 70. 000’i bulduğunu
söylüyor. Burasının Mısır valisi Mehmet Ali Paşanın memleketi olduğunu, hem
memleketine hem de Mısır’a medrese ve cami yaptırdığını biliyoruz. Şehre
girerken uzaktan kale ve su kemeri
dikkatimizi çekiyor. Tıpkı İstanbul- Fatihteki su kemeri gibi.
Kavala su kemeri
Kemerin altından
geçip, deniz kenarına geliyoruz. Orada otobüsümüzden inip sabahın erken
saatlerinde şehir turuna başlıyoruz. Önce Pargalı İbrahim Paşa Camiini görüyoruz.
Caminin minaresi yıkılmış yerine çan kulesi yapılmış ve üstüne de bir haç
yerleştirilmiş.
Eski İbrahim Paşa Camii ( Şimdi kilise olarak kullanılıyor)
Oradan Kavala’lı M.Ali paşa Medresesine gidiyoruz.Orası da
Hotel olmuş.Kavalalı Mehmet Ali Paşa Medresesinin yoldan görünüşü |
Kavalalı Mehmet Ali Paşa Medresesinin yoldan görünüşü |
Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın heykeli
Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Evi |
Heykelin az ilerisinde tepenin üstünde görkemli bir kilise.
Kilise |
Oradan yine geldiğimiz yoldan şehir merkezine, otobüsümüzün yanına iniyoruz. Rehberimiz bayırda yüksek bir binanın duvarına çizilmiş Kıbrıs haritasına dikkatimizi çekiyor . Türk kısmı, kırmızıya boyanmış.
KKTC'nin Kan Kırmızısı Olduğu Kıbrıs Haritası |
Bize göre onun sol
tarafındaki yine yüksek bir binanın duvarında bir çift ağlayan göz. Göz yaşları
kıpkırmızı.
Rehberimiz bunun
yunanlıların Kıbrıs Barış Harekatından dolayı
akıttıkları göz yaşlarını ve kanı simgelediğini söylüyor. Kıbrıs barış
harekatında Rum askerlerine, Kavala’dan 20 kişi katılmış ve orada ölmüş. İşte
bu göz yaşları onlar içinmiş!
Orada bir müddet bekleyip fotoğraflar çekiyoruz.
Kavala limanının sabah görüntüsü
Sonra otobüsümüze
binip hareket ediyoruz.Şehrin içinde bir tur atıyoruz. Geçerken bir Pazar yeri
görüyoruz. Tıpkı bizim pazar yerleri gibi çadırlar kurulmuş, tezgahlara sebzeler, meyveler
yerleştirilmiş, müşteriler bekleniyor.
Rehberimizin dediğine göre pazar öğlede bitermiş.
Saat 07.00 da Selanik’e gitmek üzere Kavala’dan ayrılıyoruz.
Hastanenin bulunduğu tepeden bir kez daha
kavala’ya bakıyoruz. Yeni doğan güneş şehri aydınlatmaya başlamış. Deniz
gümüş gibi parlıyor. Koyda tekneler , kayıklar, yatlar. Harika bir manzara ve
şirin bir kasaba.
Yol kenarında bir şapel (küçük kilise
)görüyoruz. Rehberiniz, Rüyasında ölen yakınlarını gören hristiyanların böyle
şapeller yaptırdıklarını söylüyor. Kaza yapıp ölen kişiler için, kaza yaptıkları
yere de böyle şapeller yaptırırlarmış.
İpsala sınır kapısından beri takip ettiğimiz Egnasia otoyoluna çıkıyoruz. Deniz kenarları bizim
Ege kenarları gibi girintili çıkıntılı. Sahile yakın küçük adacıklar dikkatimizi
çekiyor.
Kavala açıklarında otobüsten görülen bir adacık
Sahil boyunca yerleşim yerleri, ve zeytin ağaçları var. İç
kısımlara doğru dağların etekleri bodur
bitki örtüsü ile kaplı. Dağların tepelerinde ise ağaç yok.
Yol boyunca mısır ve
ayçiçeği tarlaları dikkatimizi çekiyor. Dağlardan tünellerle geçiliyor.
Yaklaşık 2 saatlik
bir yolculuktan sonra Selânik’e geliyoruz.
SELANİK (Thessaloniki), 1.380.000 nüfuslu büyük bir şehir.
Selanik ve Langada bölgelerinden oluşuyor. İsmini büyük İskender’in kız
kardeşinden alıyor. Saat 08.40 gibi şehre giriş yapıyoruz.
Ayadimitri caddesinde yürüyoruz. Caddenin üzerinde Ayadimitros kilisesi olduğu için
cadde bu ismi almış. Bu,Selanik şehrinin en büyük Ortodoks kilisesi. Roma kalıntıları üzerine kurulmuş.
Aya dimitros Romalıların öldürdüğü Ortodoks bir papazmış.
Sahile iniyoruz.Oradan yürüyerek Beyaz Kuleye gidiyoruz.
Beyaz Kule |
Beyaz Kule 1535 yılında Osmanlılar tarafından yapılmış, 30 m. yüksekliğinde , altı katlı bir kule. Osmanlı döneminde zindan olarak da
kullanılan Beyaz Kuleye girmek istiyoruz. Giriş 4 euro. Kuleye çıkıyoruz. Her katında
antik eşyalar sergileniyor. Görevliler Türkçe, biz de İngilizce iyi
bilmediğimiz için, Ahmet DOKUZ aşağıdan
Türkçe anlatım yapan cihazlardan birkaç tane getiriyor. O cihazlar vasıtasıyla
katlarda sergilenen eşyalar ve hangi
dönemlere ait oldukları hakkında bilgi alıyoruz. En üst kata çıkıyoruz. Üst
kattaki terastan Selanik şehri ve Ege
denizi harika görünüyor.
Beyaz kulenin yakından görünüşü |
Beyaz Kulenin terasından Ege Denizinin görünüşü |
Zamanımız dar olduğu için çok fazla oyalanmadan
iniyoruz.Sahilde biraz daha yürüyünce Deniz kenarında parkın ortasında Büyük İskenderin
heykelini görüyoruz. Heykelin arkasında mızraklar … Rehberimizin söylediğine
göre Büyük İskender savaşta 6 m. Uzunluğunda mızraklar kullanırmış. Sembolik olarak o mızraklar oraya onun için konulmuş.
Büyük İskender'in heykeli |
Oradan otobüsümüze binip Atatürk’ün doğduğu eve gidiyoruz. O
günkü adresi Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane caddesi iken bugün, Apostolou
Pavlu Caddesi, No: 17 olmuş. Selanik
Başkonsolosluğu ile aynı yerleşkenin bir parçası olduğu için Türkiye
cumhuriyeti toprağı sayılmaktadır. Ev Atatürk’ün naşının Etnografya müzesinden
Anıtkabire taşındığı tarih olan 10 Kasım 1953 de ziyarete açılmış, Dolmabahçe Sarayı Ve Topkapı Sarayındaki
Atatürk’e ait bazı eşyalar seçilerek gönderilmiş, bugün onlar sergilenmekte.
Evin önünde bahçede bir nar ağacı var. Bu ağaç Atatürk’ün babası Ali Rıza
Efendi tarafından dikilmiş.
Atatürk Evi’nin tabelası |
“Türkiye Cumhuriyeti Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal” |
Atatürk Evi bahçesindeki Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin diktiği nar ağacı |
Evin İçinden ve
dışından birkaç kare fotoğraf alıp, saat 11.00 gibi evden ayrılıyoruz.
Atatürk Evi’nin bahçesinden görünüşü |
Atatürk Evi’nin içindeki bazı eşyalar |
Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın maketi |
Atatürk maketleri |
Atatürk Evi'nin yoldan görünüşü
Yine otobüsümüzle
Selanik’te panaromik bir gezi yapıp, Makedonya’ya gitmek üzere ayrılıyoruz.
Selanik’ten Makedonya’ya giderken yolun iki tarafında çok
sık elma ve şeftali bahçeleri görüyoruz. Her taraf yemyeşil, uçsuz bucaksız
geniş ovalar görüyoruz. Sonra tüneller başlıyor, oldukça derin uçurumlar…
Yerleşim yerlerinde bazı binalarda “APARTMANİ” yazıyor. Bunlar turistler için kiralık apart-odalar anlamına geliyormuş. Artık Yunanistan'a veda edip Makedonya'ya geçiyoruz.
0 yorum:
Yorum Gönder