23 Ekim 2019 Çarşamba

ŞANLIURFA


ŞANLIURFA




Halfeti’den Şanlıurfa’ya geliyoruz. Furkanlar bizi öğretmenevinde bırakıp kalacakları köşke gidiyorlar. Eşyalarımızı yerleştirip Öğretmenevinin karşısındaki lokantada menemen yiyiyoruz. Çok acıktığımız için mi bilmiyorum ama hala tadı damağımızda. O gece Şanlıurfa’da öğretmen evinde kalıyoruz.

Öğretmen evinin balkonundan Şanlıurfa Manzarası

07 Temmuz 2019 Sabah Şanlıurfa öğretmen evinde kahvaltıdan sonra Furkan'lar geliyor. Önce Eyüp peygamberin makamına gidiyoruz.

Hz. Eyyub Camii ve Mağarası


Caminin bahçesinde Hz. Eyyub (a.s.) ile ilgili şu bilgi verilmiş: 

Sabır Örneği ve İman Peygamberi HZ. EYYUB (A.S.) “Allaha çok tevbe ettiği için “EYYUB” ismi verilen Hz. Eyyub (a.s.)milattan 8 asır önce yaşamıştır.Hz. Eyyub Hz. İbrahim (a.s.)ın neslinden olup Hz. Yakub’un yeğenidir. Annesi ise Hz. Lut’un kızıdır.Filistin veya Mezopotamya’da dünyaya gelmiştir. Cenabı Hak, onu zenginlik, mal ve evlat çokluğuyla imtihan etti. Daha sonra ona hastalıklar musallat oldu.Hastalıklar Allaha ibadetini engellemeye başlayınca Hz. Eyyub (a.s.)Rabb-i Rahimine şöyle niyaz etti: وَاَيُّوبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ ”Başıma bu dert geldi.Ama sen merhametlilerin en üstünüsün .” (Enbiya suresi, 83. Ayet) Allah-ü Teala duasına şöyle cevap verdi: 

اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ “Ayağını yere vur.İşte! yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su. “ (Sad suresi,42. Ayet) 

Suyu içen Eyyub (a.s.) sağlığına, eski kuvvetine kavuştu. İyileştikten sonra uzun bir süre yaşadı. Allah-ü Teala ona yeniden zenginlik ve evlat verdi. Hz. Eyyub (a.s) hastalığı süresince bu mağarada yedi yıl uzlete çekildiği rivayet olunur.Peygamberler, insanların kurtuluşuna vesile olsunlar diye Allah-ü Teala’nın seçtiği yüce insanlardır. Bizlere düşen görev de o yüce peygamberlerin hayatlarını okumak,örnek alıp hayatımıza tatbik etmektir. Allah bizleri peygamberlerin şefaatinden mahrum etmesin. Amin.” 

Eyüp peygamber hastalandığında eşiyle birlikte inzivaya çekildiği mağaraya giriyoruz. Mağaranın üzerine türbe yapılmış. Türbenin kapısında: 

اِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِراًۜ نِعْمَ الْعَبْدُۜ اِنَّهُٓ اَوَّابٌ “İnna vecednahü sabiran, ni’melabdü,innehü evvab” ‘Gerçekten biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kuldu. Gerçekten O hakka yönelendi.’( Sad suresi 44) 

ayeti yazılmış. Altına da:”Hz. Eyyub (A.S.) Sabır Makamı” yazılmış. İçerida mağaraya giden kapının üzerinde de: وَاَيُّوبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ “Ve eyyübu iz nada rabbehü enni messeniyeddurru ve ente erhamurrahimin” (Enbiya suresi, 83. Ayet) ‘Alahım dert vücudumu istila etmektedir sen esirgeyenlerin esirgeyicisisin’ Altında da “Edeple giren lütufla döner” yazılmış.

Hz.Eyyub Mağarası
Oradan kuyuya gidiyoruz. Kuyunun üzerinde de: وَاذْكُرْ عَبْدَنَٓا اَيُّوبَۢ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍۜ “(Resülüm) kulumuz Eyyubu da an o rabbine: “Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi” diye seslenmişti. اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ Ayağını yere vur! İşte yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su (dedik). (Sad suresi ayet 41-42) yazılı. Kuyunun yanında şu bilgi verilmiş: “Allah-u Tealâ Eyyub (a.s)’a bu sudan içip yıkanmasını ve şifa bulması için bu kuyudan su çıkarmıştır. Hz. Eyyub (a.s.)’ın bu kuyunun suyu ile şifa bulduğu rivayet edilir. Şimdi ise şifalı su Sabır Makamının kuzeyindeki musluklardan akmaktadır.” Biz de o sudan şifa temennisi ile içip şişelerimizi de dolduruyoruz. Burası, türbesi , camisi ve diğer müştemilatı ile büyük bir külliye.

Hz. Eyyub Kuyusu ve Şifalı Su Çeşmesi
Oradan ayrılıp, surların etrafından dolaşıp balıklı göl platosuna geliyoruz. Bütün bu tarihi mekanların içerisinde bulunduğu Plato, park gibi düzenlenmiş. İçerisinde kafeteryalar, tarihi eşya satan mekanlar, büfeler, oturup dinlenilecek yerler bulunuyor. Parktaki bir kitabede balıklı göl platosu ile ilgili şu bilgi veriliyor:”Hz. İbrahim (a.s.) makamları,Hz. İbrahimin doğduğu Mevlüt Halil Mağarası,Ateşe atıldığı Halil-ür Rahman Gölü,Ayn-ı Zelİha Gölü ile Kale ve Tarihi mekanların bütünleştirilmesi ve korunması için Dergah ve BalıkIıgöl Kent Platosu Çevre Düzenleme Projesi ve uygulaması 1993-1997 yılları arasında Şanlıurfa Valiliği ve ŞURKAV tarafından Yaptırılmıştır.Proje Mimarı Merih KARAASLAN


Kemerli bir kapıdan geçip balıklı gölün yanından Hz. İbrahim’in ateşe düştüğü makama doğru ilerliyoruz. Ortadaki büyük kemerli kapının üzerinde Arapça olarak besmele ve altında da : قُلْنَا يَا نَارُ كُون۪ي بَرْداً وَسَلَاماً عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ “Kulna ya naru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm” “Ey ateş İbrahim üzerine serin ve selamet ol” (Kuran-ı Kerim Enbiya suresi Ayet 69) yazılı.

Hz. İbrahim (a.s.)’ın ateşe düştüğü makam

Makamın yanındaki mescid onarıma alınmış Mesidi geçince Hz. İbrahim (a.s.)’ın ateşe düştüğü makamdaki duvarda şu yazıyı görüyoruz:

“HZ. İBRAHİM (A.S.)’IN ATEŞE ATILDIĞINDA DÜŞTÜĞÜ MAKAM
Hz.İbrahim (a.s.) Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, onları kırıp parçalamaya başlayınca Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atıldı.
Allah (c.c.) tarafından ateşe:
“Ey ateş İbrahim üzerine serin ve selamet ol” (Kuran-ı Kerim Enbiya suresi, Ayet 69) emri verlince rivayete göre ateş su, odunlar da balık oldu.
Hz. İbrahim (a.s.) güllerden bir gül bahçesinin içine düştü.”

Balıklı göl ile ilgili de şu açıklama konulmuş:

HALİL’ÜR –RAHMAN GÖLÜ
(BALIKLI GÖL)
M.Ö. 2000 yıllarında yaşayan Hz. İbrahim (a.s.) , dönemin Urfa Kralı Nemrut Bin Kenan’ın ilahlığını reddedip, tapındıkları putları kırınca Kur’an-ı Kerimde Enbiya suresi 68. Ayetinde belirtildiği üzere Onlar: “Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin” dediler. Şu anki gölün bulunduğu alanda büyük bir meydan ateşi yakılmış. Alana hakim bir tepe olan Damlacık dağından yani Urfa Kalesinin bulunduğu yerden ateşe atılmış, Kur’an-ı Kerimde Enbiya suresin 69. Ayetinde belirtildiği üzere “Biz de dedik ki: “Ey ateş İbrahim’e karşı serin ve selametli ol” emri gereğince ateş, serin ve selamet olmuştur.
Rivayete göre, ateş su, odunlar ise balık olur. Hz. İbrahim (a.s.)’ın  salimen düştüğü yerde bu göl oluşur  ve etrafı ise gül bahçesine dönüşür. Göl içerisindeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilmekte ve yenilmemektedir.”

Balıklıgöl, 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğinde, derinliği de 3-5 metre civarında. İçinde efsanelere konu olan sazan türü balıklar bulunuyor.

Balıklı Göl

Gölün karşı kıyısına geçip yolumuza devam ediyoruz. Orada Rızvaniye camiinin avlusunda tarihi mekanlarda hediyelik eşya yapıp satanları görüyoruz. Biz de o yöreye mahsus puşi ve taç satın alıp Rızvaniye camiini geziyoruz. Rızvaniye Camii ve avlusundaki “U” biçiminde medrese 1736 yılında Rakka valisi Rıdvan Ahmet Paşa tarafından yaptırılmış.

Rızvaniye Camii ve avlusundaki “U” biçiminde medrese
Oradan yukarıya kaleye doğru yürüdüğümüzde Halil-ür Rahman Gölü'nün hemen güneyinde, Urfa Kalesinin önünde “Ayn’el-Zeliha” (Zeliha Gölü veya Pınarı veya Zelihanın göz yaşları) gölünü görüyoruz. Ayn’el-Zeliha,150m2 alanı bulunan bir göl. Rivayetlere göre, Nemrutun kızı Zeliha Hz. İbrahie aşıktır ve onun dinine inanmıştır.Hz İbrahim ateşe atılacağı zaman Zeliha, Hz. İbrahim’in dinine iman ettiğini söyleyince, babası tarafından ateşe atılır veya kendisini kaleden ateşe atar. Zeliha yanarak can verir. Daha sonra, Zeliha'nın düştüğü yerde bir göl oluşur. Bu göle de Aynzeliha (Zeliha Gölü veya Pınarı) adı verilir. Diğer bir rivayette ise Zeliha'nın göz yaşlarından oluştuğu için ve arapçada göz yaşı anlamına gelen "Aynzeliha" adı verilmiştir. Halk inanışlarında göl veya göldeki balıklar kutsal sayılmaktadır. Bu balıklara dokunanların öleceği, yada başına bela geleceğine inanılır. Gölün içerisinde ise iki tane kayık bulunmakta. Gelenler, istediği taktirde kayıkla küçük bir tur atabilmektedirler.

“Ayn’el-Zeliha” Zeliha Gölü
Oradan kaleye doğru yolumuza devam ediyoruz, ancak yolda kalenin kapalı olduğunu öğreniyoruz. Duyduğumuza göre birisi selfi çekerken düşüp ölmüş. Onun için kaleye çıkış yasaklanmış. Biz yolumuza devam edip merdivenlerden kale kapısına kadar çıkıyoruz. Oradan Şanlıurfa’nın ve (Dergah) Mevlid-i Halil Camii’nin fotoğrafını çekip geri dönüyoruz.

Mevlid-i Halil  Camii ve Şanlıurfa Kalesi
İnerken yol üzerindeki bir kafeteryanın mağarasına girip orada Mırra içiyoruz.



Daha sonra da Hz. İbrahim’in doğduğu Mevlid-i Halil Mağarası’na iniyoruz.Oradaki bir yazıda Mevlid-i Halil Mağarası ile ilgili şu bilgi veriliyor: 

MEVLİD-İ HALİL MAĞARASI 

Mevlid “Kutlu Doğum” demektir.Hz. İbrahim Peygamberin bu mağarada doğduğuna inanıldığından, mağaraya Mevlid-i Halil mağarası adı verilmiştir. İnanışa göre; Kâhinleri Kral Nemrut’a, dinini ve tahtını yıkacak bir çocuğun haberini verdiklerinde, Nemrut, oyıl doğacak olan bütün çocukların öldürülmesini emreder. Bu sırada hamile olduğunu anlayan Hzz. İbrahimin annesi Nuna Hatun, bir müddet hamileliğini gizledikten sonra, doğum günü yaklaşınca gzlice bu mağaraya sığınır ve Hz. İbrahimi burada dünyaya getirir. Doğum sonrası her gün gizlice gelerek O’nu emzirir Yine bazı rivayetlere göre; Allah’ın emriyle bir ceylanın her gün mağaraya gelip mucizevi bir şekilde Hz. İbrahim’i emzirdiği, 15 ay kaldığı mağarada ise 15 yaşındaki bir genç görünümü aldığı söylenmektedir.

Mevlid-i Halil Mağarası
Eğilerek mağaraya giriyoruz. Mağaranın içinde bir de su var. O sunun kutsallığına inanılıyor. Zemzem suyu gibi olduğu söyleniyor. Biz de o sudan alıp şifa niyetine içiyoruz. Sonra Halil’ür-Rahman camiinde öğle namazımızı kılıp, yakınındaki kapalı çarşıyı geziyoruz.

Mevlid-i Halil Mağarasının içi

Halil’ür-Rahman camii
Halil’ür-Rahman camii
Şanlıurfa’nın Baharatlarından İsot ve sumak ekşisi alıyoruz. Gezmeye bir mola verip Şanlıurfa’nın kebabından ve ciğerinden yiyiyoruz.


Sonra kaldığımız yerden gezmeye devam ediyoruz. Eski Ömeriye Camii, Müderris Camii, Hacı Lütfullah Camii ve oradan İbrahim Tatlıses müzesine gidiyoruz.


Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Web sayfasında verilen bilgiye göre; bir zamanlar Şanlıurfa müziğin kalbinin attığı Harrankapı'daki 'Yasin'in Kahvesi' Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından kamulaştırarak restore edilir ve "Müzik Müzesi"ne dönüştürülür. Müzik müzesine İbrahim Tatlıses'in ismi verilir.25 Eylül 2011 tarihinde açılışı yapılan İbrahim Tatlıses Müzik Müzesinde, Şanlıurfalı sanatçılar yanında günümüzde sanat hayatına devam eden sanatçılar ile vefat eden sanatçıların da mumdan yapılmış heykelleri sergileniyor. Müzede geçmişten günümüze çalgı aletleri, sanatçıların fotoğrafları ve onların hayatını anlatan yazılar ve İbrahim Tatlıses’in sahnede giydiği kostümler de sergileniyor.




Oradan Urfa Kent Müzesine gidiyoruz.

Yine Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Web sayfasında verilen bilgiye göre; Urfa şehir surlarının Beykapısı mevkiindeki bu kule, Haçlı Kontluğu döneminde inşa edilmiştir. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde kapı ağalığı Mahmutoğlu ailesine verildiğinden onların ismiyle tanınmıştır… Uzun bir süre yapı kendi kaderine terk edildikten sonra 2008 yılında Şanlıurfa Belediyesi tarafından satın alınmış ve “Kent Müzesi” olarak kullanılmak amacıyla restore edilmiştir. Kent Müzesi içerisinde girişte kronolojik olarak Urfa tarihi yer alıyor. Ayrıca kentin maketi, geçmişten günümüze kullanılan el aletleri, müzik aletleri, mutfak araç - gereçleri, geleneksel giysiler, el sanatlarına ilişkin malzemeler de sergileniyor. Tarihten günümüze birçok bilgi ve belgenin yer aldığı müze oldukça zengin. Mutlaka görülmeli.



Ardından Şanlıurfa Arkeoloji ve Haleplibahçe Mozaik Müzelerini geziyoruz.Eyyubiye kaymakamlığının ve Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesinin Web sayfalarında verilen bilgiye göre: 60 bin dönümlük arazi üzerinde yapılan üç katlı Arkeoloji Müzesi, 29 bin m²’lik kapalı alana sahiptir. Haleplibahçe'de ortaya çıkan mozaiklerin sergilendiği " Mozaik Müzesi" ise 5 Bin m²’lik alana sahiptir. Bu iki müze arasında da deneysel arkeolojik çalışmaların da yapılabileceği Arkeopark bulunmaktadır.

Projesi’nin temeli Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2012 yılında atılmış, 24 Mayıs 2015 tarihinde de ziyarete açılmıştır. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi içerisinde 14 adet ana sergi salonu ve 33 adet canlandırma alanı bulunmaktadır. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi depolarında bulunan yaklaşık 65.000 eserden 5000 eser hâlihazırda sergiye çıkarılmıştır. Müze sergi salonlarında kronolojik olarak önce Paleolitik Döneme ait yüzey buluntuları ve canlandırmalar, Neolitik Döneme tarihlenen İnsan boyutlarında yapılmış dünyanın en eski heykeli "Balıklıgöl Adamı", Dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe kazı buluntuları ve canlandırmaları, Nevali Çori Tapınağı, Kalkolitik, Tunç, Demir, Helenistik, Roma, Bizans ve İslami dönemlerine ait en önemli eserler sergilenmektedir. Müze içerisindeki sergi salonları kronolojik bir sıra içerisinde canlandırmalarla birlikte ziyaretçiye sunulmuştur.

Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi
Arkeoloji Müzesinden çıkıp Haleplibahçe Mozaik Müzesine doğru yürüyoruz. 

Mozaik Müzesi, Şanlıurfa Belediyesi'nin alt yapı çalışmaları sırasında bulunmuş. Daha sonra yapılan arkeolojik kazılarla tamamı gün yüzüne çıkarılmış. Mozaiklerin bulunduğu alan, Roma villalarını içine alacak şekilde inşa edilmiş. Haleplibahçe Mozaik Müzesi, mitolojide ismi geçen kadın savaşçı Amazonların tasvir edildiği tek mozaiğe de ev sahipliği yapılıyor. Mozaikler, Amazon kadınlarının av sahnelerini, bazı hayvanları ve kişileri tasvir etmektedir. Savaşçı Amazon Kraliçelerinin anlatıldığı mozaikler, dünyanın ilk örneklerinden kabul edilmektedir. Mozaik tekniğinden, sanatından ve 4 milimetre kare ebadında Fırat Nehri'nin orijinal taşlarından yapılmasından dolayı uzmanlarca dünyanın en kıymetli mozaiği olarak tanımlamaktadır.

Haleplibahçe Mozaik Müzesi
Haleplibahçe Mozaik Müzesi
Haleplibahçe Mozaik Müzesi
Müze gezimizi tamamlayıp bahçeden karşıdaki mağaraların fotoğrafını çektikten sonra sıra gecesine gitmek üzere ayrılıyoruz.

Haleplibahçe Mozaik Müzesi ve bahçesi
Haleplibahçe Mozaik Müzesi ve bahçesi

Şanlıurfa’ya gelip de sıra gecesine gitmemek olmaz. Akşam sıra gecesine gidiyoruz. Furkan önceden rezervasyon yaptırmış. Tarihi bir yapıda yerlerimize oturuyoruz.Salon yavaş yavaş doluyor, saz ekibi yerlerini alıyor ve garsonlar servise başlıyor.Biz de bu arada tarihi Ulu Camiye akşam namazımızı kılmaya gidiyoruz.Sıra gecesine katılacağımız mekan Ulu camiye çok yakın.

Ulu Cami, şehir merkezinde Divanyolu Caddesinde bulunuyor. Şanlıurfa Valiliğinin Web sitesinde verilen bilgiye göre "Kızıl Kilise" olarak adlandırılan eski bir kilisenin yerine inşa edilmiş. Caminin inşa kitabesi bulunmamaktadır. Bu yüzden kim tarafından ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. 1170-1175 yıllarında Zengiler tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kitabelere göre Ulu Camii; 1684, 1779, 1780 ve 1870 tarihlerinde onarım görmüştür. İslam fetihlerinden sonra, sütunlarda kullanılan kırmızı mermerler ve kilise ile ilişkisinden dolayı “Mescid’ül- Hamra (Kırmızı Mescit)” olarak isimlendirilmiştir. Payeler üzerine oturan ve her biri çapraz tonozlarla örülü on dört sivri kemerle avluya açılan son cemaat yeri Anadolu'da ilk kez Urfa Ulu Camii'nde bulunmaktadır. Caminin harim kısmında bir kuyu yer alır. Halk arasındaki bir inanışa göre Hz. İsa’nın, Kral Abgar’a, Havarisi Thomas’la gönderdiği mendil bu kuyuya bırakılmıştır. Bu nedenle caminin içindeki kuyunun suyu, şifalı olarak kabul edilir. 

Minareye, Cumhuriyet döneminde bir saat eklenerek saat kulesine dönüştürülmüştür. Minare, aynı zamanda şehrin ilk ve tek saat kulesi görevini de görmektedir. Kızıl Kiliseye ait kalın duvarlarla çevrili camii avlusunun kuzeybatı kesimi mezarlıktır. Bu mezarlıktaki türbede, 1823 yılında vefat eden, Halidî Tarikatı’nın kurucusu Mevlana Halid Ziyâeddin Hazretleri'nin küçük oğlu Şehabeddin Ahmet’in mezarı bulunmaktadır. Türbe, Şanlıurfa İli Kültür Eğitim Sanat ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV) tarafından restore edilmiştir. Cami, 2010-2011 yılında, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.

Şanlıurfa Ulu Camii ve minaresi
Şanlıurfa Ulu Camii
Şanlıurfa Ulu Camii ve minaresi
Namazdan sonra mekandaki yerlerimize oturuyoruz. Saz ekibi yöresel türkülerden başlıyor. Sonra istek faslına geçiliyor. Furkan bir istekte bulunuyor. Solist gelip yanımıza oturuyor. Az ileride Halil Necipoğlu var. Solist türküsünü bitirince onun yanına gidiyor ve onu takdim ediyor. Halil Necipoğlu da bunu karşılıksız bırakmıyor. Ardından türküler eşliğinde çiğköfte yoğruluyor. Çiğköftemizi de yiyip ayrılırken Halil NECİPOĞLU’yla ayak üstü tanışıp sohbet ediyoruz.

Şanlıurfa sıra gecesi
Şanlıurfa sıra gecesi
Şanlıurfa sıra gecesi
Furkanlar bizi öğretmen evine bırakıp kendi kaldıkları konağa gidiyorlar. Onlar rezervasyonu önceden yaptırdıklarından bizim onların kaldığı yerde kalma imkanımız olmamış onun için Urfa’da ayrı yerlerde kalmıştık.

Bu gece Şanlıurfa’daki son gecemiz. Peygamberler şehri Urfa’da unutamayacağımız dolu dolu iki gün geçiriyoruz.Daha gezilecek çok yerin olduğunu biliyoruz.Ama burası için ayırdığımız sürenin sonuna geliyoruz. Sabah Göbeklitepe ve Harran’ı da gezip Şanlıurfa’ya veda edeceğiz.

0 yorum:

Yorum Gönder